Kurucu Vakıf Başkanının Notu

Tüm dünyada görülme sıklığı her gün artan Metabolik Sendrom ve özellikle de Tip 2 diyabet ülkemiz için de ciddi bir sağlık sorunu teşkil etmektedir. Tıp dünyasında Metabolik Sendrom ve bileşenleri ile etkili ve kalıcı mücadele yöntemleri arayışı sürmektedir. Bugünkü bilimsel birikimlerin ışığında Metabolik Sendrom ile ilgili en etkili tedavi yönteminin cerrahi uygulamalar olduğu bilinmektedir. Ne var ki, cerrahi tedavi ile ilgili önemli sorunlar mevcuttur. Bunları şu şekilde sıralamak mümkündür:

1. Metabolik Sendrom tedavisi konusunda çaba gösteren her sağlık çalışanı bilimsel verileri objektif bir bakış açısı ile yorumlamak durumundadır. Zira Metabolik Cerrahi ve diğer tedavi yöntemlerinin vurgulanmasının en temel nedeni konservatif tedavi yöntemleri ile elde edilebilen olumsuz sonuçlardır. Cerrahi tedavilerin ilaç tedavisine kıyasla kilo ve kan şekeri kontrolünde 9,8 ila 15,8 kat fazla başarı sağladıkları gösterilmiştir. Cerrahi tedavi yöntemlerinin de başarı yüzdesi %100 değildir. Ancak, özellikle Duodenal Switch, Biliopankreatik Diversiyon ve İleal İnterpozisyon ameliyatlarının uzun dönem başarı oranları %90’ın üzerindedir. Diğer tedavi yöntemleri ile böylesine önemli bir başarı yüzdesi şu an için gerçek olmaktan çok uzaktır.

2. Halen pek çok meslektaşımız Bariatrik Cerrahi (Obezite Cerrahisi) ile MetabolikCerrahi’yi birbirine karıştırmaktadır. Sağlık profesyonelleri arasında bile böyle bir konfüzyon mevcutken halk nezdinde bu karışıklığın çok daha fazla olacağı aşikârdır.

3. Bariatrik Cerrahi uygulamalarının temel hedefi kilo kontrolüdür. Zira bu ameliyatlar ciddi kilo problemi olan bireylere uygulanmaktadır. Bu konu ile alakalı göz önünde bulundurulması gereken iki önemli nokta vardır. Şöyle ki;
Kilo problemi olan diyabet hastalarında cerrahi uygulama sonrası kan şekeri kontrolü daha kolaydır. Zaten hipokalorik diyet çalışmaları da bu tezi destekler niteliktedir. Ancak, ciddi kilo problemi olmayan tip 2 diyabet hastalarında (ki daha ağır seyirli bir diyabet söz konusudur), cerrahi tedavi ile kan şekeri kontrolü kısıtlı bir ölçüde kilo kontrolüne bağlıdır.

Bariatrik ve Metabolik Cerrahi konusunda hizmet vermekte olan her hekim “Malabsorpsiyon” (emilim eksikliği) problemini göz önünde bulundurmalıdır. Ayrıca, her cerrah “Benim hastamı belli bir ilaç ve insülin kullanımından kurtarıp başka bir ilaç (vitamin, mineral, demir ve kalsiyum) kullanımına maruz bırakmaya hakkım var mı?” sorusunu kendine sormalıdır.

4. Metabolik ve Bariatrik Cerrahi konusunda hizmet veren her ekibin bir hasta takip programı ve protokolü olmalıdır. Çünkü en iyi serilerde dahi 5 yıl ve üzeri hasta takip oranları %50’ler civarındadır. Bu nedenle emilimi bozan uygulamalara ait takip daha da önem kazanmaktadır.

5. Maalesef günümüzde birkaç tane sleeve gastrektomi yapan veya Metabolik Cerrahi uygulamalarının videolarını izleyen herkes kendini “Obezite Cerrahı” veya “Metabolik Cerrahi Uzmanı” ilan etmektedir. Oysa bu teknikler ciddi bir eğitim, teknik beceri, tecrübe ve adanmışlık isteyen uygulamalardır. Vakfımıza kötü uygulama sonuçlarına ait çok sayıda şikâyet gelmektedir. Tüm bu sıkıntılar uygun bir eğitim ve sertifikasyon süreçleri ile aşılmalıdır.

Bizlerin amacı tüm dünyayı tehdit eden Metabolik Sendrom ve özellikle diyabet pandemisi ile ilgili radikal ve rasyonel tedavi yöntemlerinin uygulanmasını, bilinmesini ve yaygınlaşmasını sağlamaktır.

Vakfımız sertifikasyon ve eğitim uygulamaları ile meslektaşlarımızın ve tüm halkımızın hizmetinde olmaya devam edecektir.

Sevgi ve saygılarımla,

Prof. Dr. Alper Çelik
Türkiye Metabolik Cerrahi Vakfı Kurucu Başkanı

Doç. Dr. Alper Çelik

Prof. Dr. Alper Çelik Kimdir?